Küresel ısınmadan kaynaklı olarak mevsimsel hareketler artık değişti. Her yıl maalesef buz dağları erimekte ve dünyanın ısısı da değişime uğruyor. Hiç alışık olmadığımız doğa hareketleriyle karşı karşıyayız.
Çok kısa sürede yağan aşırı yağış miktarlarından kaynaklı sel felaketleri, yaz aylarındaki yumruk büyüklüğündeki dolu yağışları, Türkiye’de nadir görülen hortumların son zamanlarda artması, sıkça çıkan orman yangınları ve kuraklıktan göllerin kuruması, akarsuların azalması, deniz suyu sıcaklığının artması, aşırı sıcak havalar gibi doğa hareketlerini yaşıyoruz ve bundan sonra yaşamaya da devam edeceğiz.
Peki, bu doğa olayları karşısında neler yapmalıyız ve ne gibi önlemler almalıyız?
Öncelikle yeni yaşam alanlarını ve çevrelerini planlarken, yaşanılan bu doğa olaylarını düşünerek hareket etmeliyiz. Çevresel felaketleri göz önüne alarak planlama ve yapım şekillerini ona göre oluşturmalıyız.
***
Dış cephe ve çatı malzemelerinde, son zamanlarda sıkça yaşadığımız doğa olaylarını düşünerek darbelere ve çarpmalara dayanıklı malzemeler kullanılmalı, aşırı yağışlardan kaynaklı sel felaketlerini önleyecek fiziki çalışmalar yapmalı, kuraklığı düşünerek yağmurları depolayacak sistemlere gidilmeli, belirli bölgelerde korunak alanları oluşturulmalı, kendi enerjisini kendi üreten sistemler kurulmalı, kendimizi ve kullandığımız diğer her şeyi koruyan önlemler almalı ve sigortalı hayata geçmeliyiz.
Mevcut yapılaşmalarda da bu çerçevede gerekli önlemleri almak zorundayız. Örneğin; çatı kaplamaları, cephe camları, depolama sistemleri, kendi enerjisini üreten sistemler, korunak yerleri ve çok önemli olan ama aslına uygun kullanılmayan sığınak alanları, aslına ve kullanımına uygun hale getirilmelidir. Mutlaka kapalı otopark yapılmalıdır.
Dere yataklarının, yolların, köprülerin, menfezlerin mutlaka bu değişimler göz önüne alınarak yeniden hesaplanması, gerekli ise düzeltmelerin yapılması, hatta yeraltı atık su sistemlerinin sık sık temizlenmesi, boru kesitlerinin de yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir.
***
Dere taşkın koruma alanlarında yapılaşmaya müsaade edilmemeli, yapılaşma varsa kret kotlarının (su yükselme kotu) altına iskan alanları oluşturulmamalıdır. Mevcut dere yatakları, kret kotu yaşanan son mevsimsel hareketlerden sonra yeniden gözden geçirilmeli ve dere yatakları mutlaka temizlenmelidir. Eğimli olan yerleşim yerlerinde her bir cadde, sokak, açık dere konumu gördüğünden, alçak kottaki yerleşim yerlerine zarar vermeyecek gerekli çalışmalar ve düzenlemeler yapılmalıdır.
Örneğin; eğimli cadde ve sokaklarda sık sık mazgallar ve menfezler oluşturulmalı, mevcutlar da rehabilite edilmelidir. Son yıllarda yaşadığımız ve yaşamaya devam edeceğimiz su kaynaklarının azalması nedeniyle bizler de su kullanım ve tasarruf şekillerimizi yeniden gözden geçirmeliyiz.
Yaşadığımız çevrede birbirimizi denetleyen ve koruyan bilinci mutlaka uygulamalıyız.
Daha birçok sebepler ve önlemler sıralayabiliriz. Çok geç kalmadan, doğayı tahrip etmeden, kendimize ve çevremize daha fazla zarar vermeden çok acil gerekli planlamayı yapmak ve önlemleri almak mecburiyetindeyiz. Yoksa ağır bedeller ödemeye devam ederiz.
Bu nedenle artık “Zihinsel öze dönük dönüşüm”ü yapmak zorundayız.