Son yıllarda, doğal afetler, deprem, kuraklık, mevsimsel değişimler, hortumlar, yağışlar ve çevre kirliliğinden kaynaklı doğal zenginliklerin ve kaynakların olağanüstü halleri…
Küresel ısınmadan kaynaklı, mevsimsel değişimler yaşanıyor. Bahar aylarını yaşayamaz olduk. Doğal kaynaklarımız bilinçsiz tüketimden dolayı yok olmakta, dere yataklarımız kurumakta, ormanlarımızda bulunan belirli ağaçlarımız kurumakta, sık sıkta orman yangınları nedeniyle oksijen depolarımız yok olmakta.
Adeta doğa bizim ona yaptıklarımızın tepkisini veriyor. Yağış rejimi birçok ülkeye göre iyi olan bir coğrafyada yaşamamıza rağmen kuraklık tehlikesinin olacağını yıllardır söylüyoruz.
Göllerimiz kuruyor, ormanlarımız azalıyor, topraklarımız susuzluktan çatlıyor, devasa obruklar oluşuyor, yaz ayına girmeden bile ektiğimiz tohumlar büyüyemeden kuruyor.
Vahşi sanayileşme ve vurdumduymazlık sonucu dere, ırmak ve denizlerimize bırakılan atıklar nedeniyle canlılar yok olmakta, çevreye kötü koku yaymakta bu nedenle de kirlenen sular dahi tarımsal sulamada kullanılamıyor.
Kenarında oturup sesinden huzur bulduğumuz dere ve ırmaklarımız kurumakta, bu kurumadan kaynaklı da canlıların nesli yok olmaktadır.
Son olarak yaşadığımız Marmara denizindeki müsilaj olayı, atıkların bilinçsizce denize akıtılmasıyla oluştu. Müsilaj, denizi adeta istila edip, canlıların ölümüne neden oluyor, Marmara denizi can çekişiyor.
Çevresel atıkların denizlere akıtılmasıyla oluşan bu durum doğanın tepkisini bize açıkça gösteriyor. Bu aymazlık devam ettiği müddetçe, doğaya ve çevreye sahip çıkmadığımız takdirde daha da kötü olaylar yaşayacağız.