Büyük illerde, ilçelerde hangi sokağa girerseniz girin parsel kararında, o parselle ilgili “kentsel dönüşüm” tabelasını görürsünüz. Yasanın yürürlüğe girdiği 2012 yılından bugüne “Kentsel Dönüşüm nedir? Ne anlama gelir? Nasıl uygulanmalıdır?” konularını hâlâ anlatamamışız ve anlatamıyoruz.
Türkiye için çok önemli olan bu dönüşüm hareketi bu kadar basite alınmamalıdır. Yapmamız gerekeni ısrarla üstüne basa basa söylememize rağmen istenildiği gibi hızlanmış değil. Bunun için mutlaka her şeyden önce “öze dönük zihinsel dönüşümü’’ yapmamız gerekiyor.
Yapılan parsel bazlı yapılan inşaatlar, kentsel dönüşüm yasasının imkân ve uygulama imkânlarından faydalanarak binaların yenilenmesidir. Alan bazı kentsel dönüşüm yapmamız gerekir ki yaşanmaz olan yerleri daha yaşanmaz bir hale getirmeyelim. Çarpık olan kentleşmeyi daha sağlıklı ve planlı bir hale getirmede, alan bazlı dönüşümün önemi büyüktür. Maalesef ilgili idareler bu konu ile ilgili taşın altına elini koymamaktadırlar.
***
Bu nedenle vatandaşın sağlıksız, can ve mal güvenliği tehlikesi yaşayan binasını yenilemeleri çok önemlidir. Yenilerken de zorlukları ortadan kaldıran uygulamalar ve kolaylıklar sağlanmalıdır.
Çoklu mülkiyetli bir binada oturan vatandaş anayasanın kendisine verdiği hakla, oturduğu binanın can ve mal riski taşıyıp taşımadığını kontrol etme hakkına sahiptir. Ancak tespit ettirmek istediğinde yapılacak olan çalışmaları diğer maliklerin engellemesi nedeniyle yapılamamakta ve kolluk güçleri bile bu engellemeye mâni olmak yerine vatandaş istemiyor diye müdahalede bulunmamaktadır.
Hâlbuki ilgili yasaya göre yapılacak olan çalışmaları engelleyenler hakkında Türk Ceza Kanunu’na göre “cezalandırılır” denmesine rağmen, Kolluk güçleri bu işleme duyarsız kalmakta ve belki yetki karmaşıklığı veya yetkinin anlaşılamaması nedeniyle uygulamada aksaklıklar olmakta ve süreç uzamaktadır. Bu nedenle kolluk güçlerinin böyle bir durumda ne yapmaları gerektiği hakkında görev ve sorumluluklarının daha anlaşılır şekilde ilgili bakanlıkça gerekli birimlere iletilmesi gerekmektedir.
***
Ayrıca vatandaş zaten ekonomik sıkıntı ile boğuşurken bir de riskli bina tespiti yapan şirketlerin yüksek fiyat uygulamaları ve belirli bir standardın olmaması vatandaşı zora sokmakta ve riskli bina yenileme hızını engellemektedir. Bu nedenle ilgili bakanlık, riskli bina tespit ücretini belirli bir standartta bağlamalı ve her yerde bu fiyatlar sabit olarak uygulanmalıdır.
Ayrıca riskli binaların yenilenmesi için 2/3 çoğunluk kararı ile karar alınmasına rağmen uygulamada aksaklıklar olmaktadır. Alınan 2/3 çoğunluk kararı ile binanın boşaltılması, yıkılması ve diğer işlemler yapılıyorken, maalesef inşaat ruhsatı alınamamakta ve süreç ilerleyememektedir. Bu da vatandaşları mağdur etmekte ve riskli binaların yenilenme hızını engellemektedir.
***
Bu nedenle ilgili belediyeler 2/3 çoğunluk kararı ile alınmış bir karar var. Bu kararda binanın yapılma usullerine karar verilmiş ise inşaat ruhsatının verilmesinin önü açılması gerekmektedir. Mevcut yasada 2/3 karara katılmayanlar hakkında yapılacak iş ve işlemler açık ve net olarak belirtilmiş olmasına rağmen, satıştaki yeni mülkiyet sahibi alınan karar ve sözleşmeleri kabul ve taahhüt ettiğini beyan ederek satış gireceğinden, alınan çoğunluk kararıyla inşaat ruhsatı verilmeli ve binlerce bu durumda olan binaların da yeniden başlamasının önü açılmalıdır.
Daha da önemlisi yaşanan örnekler çok olduğundan riskli bina sürecini yavaşlatan bir diğer husus ise 2/3 çoğunluk kararı şartıdır. Bunun için eğer can ve mal güvenliği riski olan binaların yenilenmesinin hızlanması gerekiyor ise mutlaka 2/3 çoğunluk kararı yerine, mülkiyet sahiplerinin %50+1 kararının alınması yeterli olmalı ve alınan karardan sonra tapuya “satılamaz” şerhinin mutlaka konulması gerekmektedir.