Yüzey sıcaklıklarının artmasından kaynaklı ciddi atmosferik değişimlerden dolayı şiddetli yağışlar görülmekte, kısa sürede daha hızlı ve büyük taneli yağmurlar yağmaktadır. Ancak İstanbul’da sıklıkla görülen sel felaketlerinin tek nedeni küresel ısınma değil. İstanbul’un ve diğer şehirlerimizin aşırı yağışlardan bu kadar şiddetli etkilenmesinin bir nedeni de artan betonlaşmadır. Plansız yapılaşma aynı zamanda altyapı sorunlarını da beraberinde getiriyor.
Kontrolsüz yapılaşma faaliyetleriyle yok edilen yeşil alanlar, parklar, artan beton yüzeyler, suya toprakla buluşacağı alan bırakmamıştır.
Doğal yağmur drenajları olan dereler, kapalı dere şekline dönüştürülüyor, aynı zamanda da dere taşkın sahalarında yapılaşmalar yapılıyor.
***
Kentteki sellerin nedenlerinden biri de zemin yapısı ve yağış rejimi dikkate alınmadan yapılan betonlaşmadır. Şehirlerin mevcut altyapısı, doğa olayları düşünülmeden geliştirildiğinden afetlere davetiye çıkarmaktadır.
Altyapı sistemlerinin ortalama yağışa göre değil en yüksek yağışı kaldırabilecek şekilde yapılması gerekmektedir. Yağmur suyu projelerine esas olan yağış şiddeti hesaplamaları revize edilmelidir.
Sel baskınlarının en kötü hasarlarından biri kaynağından sapmış suyun sahip olduğu akış kuvvetidir. Yaklaşık 61 santimetre yüksekliğindeki bir sel baskını, bir arabayı yıkma gücüne sahip olup, 15 cm yüksekliğindeki suya sahip bir sel baskını bir insanı kolaylıkla savurabilir.
Su, oldukça ağırdır. Bu yüzden yolunu bulduğunda çok hızlı akar. En tehlikeli sel baskınları ise, ani ve yoğun bir su birikmesi sonucu oluşan ani sel baskınlarıdır.
***
Denize yakın ve eğimli bölgelerin altında yer alan, eski dere yatakları üzerinde bulunan bölgeler daha yüksek bir risk altında olup, aslında İstanbul bir bütün olarak risk altındadır. Eğer şehirdeki alt yapılaşma fazla su ile başa çıkabilecek şekilde inşa edilmemişse, ani sel baskınları sokakları, caddeleri güçlü akan nehirler haline sokabilir, araçları tersine çevirebilir, evlerde su baskınlarına, betonlaşmadan kaynaklı yeterince kök salamayan ağaçların devrilmesine ve pek çok canlının ölümüne sebep olur.
Açık dere kenarları, taşkın alanı gibi görülüp, böyle çukur yerlerde yapılaşmasını bitirmiş olan yerlere suyun akış yönüne göre taşmayı engelleyici yükseltmelerin yapılması gerekmekte olup, bodrum katlarında iskan alanlarının olmasına mani olunmalıdır. Tüm şehirler değişen iklim ve yağış şekillerine göre irdelenmeli ve bunun için ayrı bakım ekiplerinin oluşturulması gerekmektedir.
***
Maalesef betonlaşan şehirlerimizde çatılardan, çevreden, sokaklardan akan yağmur suları denizlere akıtılmaktadır. Bugün barajlarımız ciddi tehdit altında olup; aylarca yağmur yağmaz ise susuz kalma riskimiz var.
Halbuki atalarımız bu işi evvelden çözmüş,eski evlerimizde taşlık değimiz bölümde su sarnıçları vardı. Bu sarnıçlar çatılardan gelen yağmur suları ile doldurulur ve bu sarnıçlardan su kullanılırdı.
Küresel ısınmadan ve doğal kaynakların kurutulmasından kaynaklı kuraklık tehlikesi ile karşı karşıya kaldığımızdan, yağan yağmur sularını belirli yerlerde toplama depolarında depolansa (eski su sarnıçları gibi), hatta belirli metrekareden büyük çatı alanına sahip parsellerde yağmur suyu depoları yapılsa su ihtiyacımızın büyük bölümünü karşılamış olacağız.
Bizler de, bu kültürümüze sahip çıkarak binalarımızda çatı ve çevreden gelen suları depolayarak su ihtiyacımızı karşılayabiliriz.