Mevcut yapı stokumuzun olası doğal afetlere karşı dayanıklı olmadığını yıllardan beri ifade ediyorum.
Yaklaşık 21 milyon olan yapı stokumuzun 6,5 milyonunun yenilenmesi veya güçlendirilmesi gerekiyor. Deprem kuşağında olduğumuza göre yıllar önce olduğu gibi bundan sonra da bu depremlerin olacağı aşikârdır. Bu nedenle artık depremin ne zaman olacağını konuşmaktan ziyade binalarımızı çok hızlı bir şekilde sağlıklı hale getirmeliyiz. Depremin ne zaman olacağı konusunda bir sözleşme olmadığına ve deprem gerçeğini bildiğimize göre bu ciddi doğa olayını kulak arkası yapmamızın bize faydası olmayacaktır. Nasıl bilinçli bir insan her yıl doktora gidip check up yaptırıp rahatsızlıklarını kontrol ettiriyor ise hayatımızda bir kez yaşadığımız evin de check up’ını yani herhangi bir risk taşıyıp taşımadığını da kontrol ettirmemiz gerekir ki bunu yaptırmak çok büyük bedeller de değildir.
Maalesef aradan geçen bunca senede riskli binalarımızın ancak yüzde 12-15’ini yenileyebildik. Bu sayı bunca senede çok daha fazla olmalıydı. Aslında istenilen hızda ilerleyememesinin nedenleri belli olup, bu iş için sadece bakanlık gayreti yeterli değildir. Ayrıca kentsel dönüşüm bir siyasi söylem veya siyasi polemik haline dönüştürülmemesi gereken çok ciddi bir konudur. Hepimiz aynı coğrafyada yaşıyoruz. Bu vatan toprağı üzerinde, bu bayrak altında olabilecek her üzücü olay hepimizi üzmektedir. Kentsel dönüşüm, milli seferberlik ruhu ve toplumsal uzlaşı ile halledilmesi gereken çok ciddi bir olaydır. İktidarı ve muhalefetiyle el ele verilerek, bakanlık, belediyeler ve vatandaşlar bu sürece mutlaka dahil edilmelidir.
Önemli bir konu da bu yasa kapsamında riskli binalarını yenilemek isteyen vatandaşlarımızın süreçte karşılaştıkları sıkıntılardır. Binlerce riskli binada oturan vatandaşlarınız olmakla birlikte boşaltılan da çok sayıda bina mevcuttur. Riskli binaları boşaltmak, riski ortadan kaldırmıyor. Boşaltılan binaların yıkılmaması da ayrı bir çevresel risk taşımaktadır. Süreçlerin hızlanmasında belediyelere de ciddi sorumluluk düşmektedir. Belediyeler bu süreçte sorun çıkaran, süreci uzatan değil, sorunu çözen ve hızlandıran olmalıdır. Vatandaşı bürokratik işlemlerle sıkıntıya sokmaması, aksine bürokratik işlemleri azaltarak, can riski taşıyan binaların daha sağlıklı hale gelmesine yardımcı olma zihniyetinde olmalıdır.
Riskli bina kararı kesinleşen binalarda belediyeler ikamete müsaade etmemeli, yıkılmadı ise yasanın kendilerine verdiği sorumluluk gereği yıkımı gerçekleştirmelidir. Can ve çevre riski taşıyan bu binalarda, herkesten muvafakatname sorgulaması yapılacağına, buralarda gerekli hizmetler sonlandırılmalı ve yıkım işlemleri hayata geçirilmelidir. Yasa gereği 3/2 çoğunluk kararı ile alınan kararlarda satış işlemini bile beklemeden belediyeler inşaat ruhsatını vermelidir. 3/2 çoğunluk kararı ile yapım usullerine karar verilip ve karara katılmayanlar için satış işlemleri yapılabiliyor ise bu karar doğrultusunda da sağlıklı binalara dönüştürülmesi için de inşaat ruhsatını vermek şarttır. Belediyeler dediğimiz gibi sorun çıkaran değil, sorun çözen ve yardımcı olan bir çalışma içinde olmalıdırlar.
Depremde en fazla etkilenecek olan ilçelerimizden İstanbul-Avcılar’da Avcılar Belediyesi örnek bir çalışma yaparak, ilçe sınırlarındaki riskli binalarını yenilemek isteyen vatandaşlarımıza süreç yönetiminde yardımcı olmaktadır. Avcılar Belediyesi yaptığı bu çalışma ile ufak tefek eksiklikler olmasına rağmen örnek bir çalışma sergileyip, çok kısa sürede önemli sayıda riskli binanın yenilenmesini sağlamıştır. Avcılar Belediyesi’nin vatandaş ile müteahhit arasında ki uzlaştırıcı tavrı sürece olumlu etkisi olup, daha verimli ve daha geliştirici model ile süreç daha da hızlanmalıdır.
Dediğimiz gibi sürecin hızlanması biraz da mülkiyet sahibi olan vatandaşlarımıza bağlıdır. Vatandaşlarımız riskli binalarını, bakanlık veya müteahhit gelecek ve binalarını bedelsiz yenileyecek gibi çok yanlış bir beklenti içindeler. Kimse kimsenin mülkünü bedelsiz yenilemez. Vatandaşlarımızın bu beklentiden mutlaka vazgeçip, can ve mal riski taşıyan binalarını, yasanın kendilerine sağladığı imkanlarla yenilemeleri gerekmektedir. Bu konuda da mutlaka konusunda tecrübeli ve deneyimli firma veya uzmanlarla süreci yönetmeleri çok önemlidir. Uygulamada yapılabilecek bir hata sürecin uzamasına neden olabilir ve mağduriyetler yaşanabilir. Türkiye’de 6306 sayılı kanunun yeniden günün koşullarına göre yeniden kanun olarak yazılması ve finans sistemine ihtiyaç vardır.