Belki, salgın hastalık nedeni ile evde geçirdiğimiz bu süreç, hiç dikkat etmediğimiz konuları düşünmemize sebep oldu. Neler mi ?
-Yaşadığımız ev,
-Aile içi ilişkilerimiz,
-Yaşadığımız çevre.
Belki de, bugüne kadar, hayatımızda, bu hususların olumlu ya da olumsuz etkileri oldu. Ama günün koşuşturmaları, robotik yaşam tarzı, hızlanan yaşam şekli, bu etkilerin farkına varmamıza engel oldu. Hazır şimdi evinizde iken, gündelik yaşamınızı gözünüzü kapatarak bir düşünün.
Sabah kalkıp aceleyle, belki evinizde ailenizle kahvaltı dahi yapmadan, günaydın demeden, hal hatır sormadan evden çıkıp, kafanızdaki bin bir problem ve bir koşturma ile aracınızla veya toplu ulaşım araçları ile trafik sıkışıklığı ve stres içinde saatlerce yolda vakit geçirerek, işinize yetişmeye çalışıyorsunuz.
Yolda geçirdiğiniz süreçte karşılaştığınız insanlar birbirlerine günaydın demiyor, Allah’ın selamını vermiyor, göz göze gelmiyor, gülmüyor, ellerinde bir cam ekran ile gözleri kilitlenmiş bir şekilde, bu ekranla iletişim kuran ruhsuz ve mutsuz insanlarla yolculuk yapıyorsunuz. Bu ruhsuz ve stres dolu yolculuktan sonra mesainizi tamamlayacağınız iş ortamına varıyorsunuz.
Mesainiz bitiminde sabah yaptığınız yolculuk gibi hatta, daha stresli bir şekilde sonunda rahat edeceğinizi düşündüğünüz evinize gidiyorsunuz. Evinize gittiğinizde de, ailenizdeki herkes kendi dünyasında, kendi odalarında cam ekrana kilitli bir şekilde uyku vaktine hazırlanıyor. Aile bireyleri arasında ne selam, ne iyi akşamlar, nede sohbet var. Herkes bu cam ekranla dost, veya arkadaş. Farkında olmadan insanlığınızdan uzaklaşıyorsunuz. Aslında birçoğumuzun hayatı bu ve buna benzer gündelik sorunların arasında geçip gidiyor.
Peki, bütün bunlarda, gündelik koşuşturmaların, robotik yaşam tarzının, hızlanan yaşam şeklinin, teknolojinin etkisi olduğu gibi, yaşadığımız alanların yanlış kurgulanmasının da etkisi olabileceğini hiç düşündünüz mü?
Yaşadığımız ev ya da işyerimiz farkında olmadan belki bizleri gerginleştiriyor, kültürümüze uygun olmayan planlama ve yaşam şekli, bizleri böyle yapıyor. Belki, çoğumuz çalışma alanını kendi seçemiyor. Ancak, yaşamımızı geçireceğimiz evlerimizi doğru seçmek ve bazı kriterlere göre düzenlemek elimizde. Çünkü, o kadar önemli ki evimiz. Sağlığımız, psikolojimiz, aile içi ilişkimiz ve hayatımız için.
Bu günlerde, tüm dünya’da yaşanan salgın hastalık vesilesi ile evimizde kaldığımız bu süreçte sağlığımız, insanlığımız için önemli olan kriterleri gözden geçirerek yaşam alanlarımızı düzenlemenin önemini daha iyi anladık. Artık, yeni dünya düzeni ve yaşam şekli olacak. Bu yaşam şekline kendi özümüzü kaybetmeden ve sahip çıkarak ayak uydurmalıyız. Yaşadığımız evin planlamasını tekrar gözden geçirerek, mekanların boya renginden, eşyaların yerleşimine kadar, vücudumuzun ürettiği elektriğin tekrar kendi üzerimize gelmesinden, uyku düzenimizi sağlayan ortamdan, ses ve ışık düzenine kadar her şeyi yeniden değerlendirmeliyiz.
Bu salgın hastalık gösterdi ki, dünyada artık maalesef böyle şeyler olacak. Bu nedenle, yaşam alanlarımızı, artık sadece yatmadan yatmaya kullandığımız alanlar olarak değil, uzun süre evlerimizde kalabileceğimizi düşünerek tasarlamalıyız.
Örneğin bu salgın, dışarıdan eve girerken dışarıda alınabilecek mikrobun, yaşam alanlarına girmemesi için evde, mutlaka bir geçiş holünün olması gerekliliğini ortaya koymuştur. Bu, esasında bizim kültürümüzde olan bir şeydir. Bizim evlerimizde, sofa ve antre alışkanlığı zaten var olan bir şeydi. Bu nedenle, tekrar kültürümüze sahip çıkarak, yaşam alanlarını bu şekilde düzenlemeli, sofa ve antrede ayakkabılarımızı, kıyafetlerimizi değiştirerek yaşam alanlarımıza girecek şekilde planlamalıyız. Ne güzel bir kültürümüz varmış, dışarda kullandığımız ayakkabı ile evimize girmemenin ne kadar önemli bir davranış olduğunu şimdi bir kez daha anlıyoruz. Hatta bizim kapısı sofa ve antremize açılan WC – lavabo bölümümüz vardı ki, burada elimizi ayağımızı yıkayarak yaşam alanımıza girerdik. Şimdi, aslında bunların evin, küçük gibi görünen ama ne kadar da önemli birer özelliği olduğunu anlıyoruz. Giriş antresinde kıyafetlerimizi, ayakkabılarımızı bırakıp, elimizi yüzümüzü yıkayıp dezenfekte ettikten sonra yaşam alanına girerek beklide bu virüse yakalanma, hatta, virüsü evde yaşayan diğer kişilere bulaştırma tehlikesini bertaraf etmiş olacağız.
Yine, kültürümüzde evlerimizde kiler alışkanlığımız vardır. Kiler gibi, uzun süre yiyecek içecek depolanacak bir alanın, ne kadar gerekli olduğu, evde kaldığımız bu süreçte ortaya çıktı. Şimdi, dışardan aldıklarımızı direkt yaşam alanlarına veya balkon var ise balkona bırakmak zorunda kalıyoruz. Halbuki eskisi gibi evlerimizde kiler yapılsa bu aldıklarımızı belli bir süre buraya koyacak ve direkt yaşam alanlarımıza sokmak zorunda kalmayacağız. Tabi, tüm bu düzenlemeler yapılırken, bahsettiğimiz bu bölümlerin, anti bakteriyel malzemelerle kaplanıp, havalandırması ve temizliği kolay olabilecek şekilde düzenlenmesine de dikkat etmeliyiz.
Peki, uyuyuncaya kadar zamanımızı geçireceğimiz oturma odası veya salonda eşyalar bizim aile yaşantımıza, yerleşimi kullanım adetlerimize uygun mu? Bizi rahatsız ediyor mu, temizliği kolay mı, aile içi iletişimimizi sağlayacak biçimde mi, duvar rengi doğru mu (boya renginin de dili vardır.),ses akustiği iyi mi, güneş ve ışık yeterince giriyor mu, aydınlatması yeterli mi, gözü yoruyor mu, enerji tasarruflu malzemeler kullanılmış mı, havalandırması rahat mı, konuşurken net anlaşılabiliyor mu, vücudumuzun ürettiği elektriği dışarı atabiliyor muyuz hepsine dikkat etmeliyiz.Çünkü, bunların hepsi sağlığımızı, psikolojimizi, mutluluğumuzu etkileyen unsurlardır.
Aynı şekilde, uykumuzu alabileceğimiz yatak odalarımızda, mobilyaların yerleşim şeklinden rengine, havalandırmasından aydınlatmasına, yatak şekli ve yatağın rahatlığına varıncaya kadar her şey konforlu ve rahat uyku almamızı etkileyen unsurlardır.
Mutfağımızın da, kültürümüzde önemli bir yeri vardır. Mutfağın düzeninin, yemek kültüründen kaynaklı yemek yapılış şeklinin uygunluğuna, mutfak eşyalarının yerleşimine, havalandırmasına, ışığın yeterli girmesine ve temizliğinin kolay yapılmasına, enerji tasarruflu eşyaların olmasına kadar birçok önemi olup; bu da sağlığımızı psikolojimizi ve huzurumuzu etkileyen ayrı bir unsurdur. Keza, banyo da, bizim olmazsa olmazlarımızdan olup; banyonun zemin ve duvar kaplamalarının rengi ve malzemesi, kullanım şekli, aydınlatması, havalandırması ve hijyen ortamı da psikolojimizi ciddi anlamda etkilemektedir.
Bunlara ilaveten aile olarak beraber ortaklaşa bir şeyler yapacağımız ve paylaşacağımız ortak alanlar da olmalıdır.
Belki bugüne kadar bunları hiç düşünmedik, belki bunlardan dolayı gerginleştik, birbirimizle bağlarımız zayıfladı, psikolojik sorunlar yaşadık, aile bağlarımız zayıfladı ve bizi biz yapan değerlerimiz den de farkında olmadan uzaklaştık. Halbuki biz, bir ve beraber olarak, birbirimizi severek, güvenerek, iletişim kurarak, değerlerimize ve kültürümüze sahip çıkarak yaşarsak ayakta kalabiliriz. Birbirimize yeteriz, sağlıklı ve mutlu toplum oluruz.
Yani kısacası, yaşam alanlarımızın içi, kullanımı ve şartları bizim için çok önemli.
Haydi şimdi yetkililerin uyarılarını dikkate alıp, zamanımızı evde geçirerek katkı sağladığımız bu süreçte, hazır zamanımız varken bunları düşünelim, inceleyelim, gerekli tespitleri yaparak kendimize, özümüze dönük yaşam biçimini kurgulayalım.
Saygılarımla
12.04.2020
Mim.NİHAT ŞEN (Kentsel Dönüşüm Uzmanı)