Tüm dünya ve ülkemizde baş gösteren, aynı zamanda tüm insanlığın sağlığını tehdit eden bu sağlık problemi bize, oturduğumuz binaların doğal afetlerde sağlamlığının yanında, bugüne kadar pek dikkat etmediğimiz ve düşünmediğimiz ama sağlığımız, hayatımız, işimiz için çok önemli olan yeni ihtiyaçları düşünmemize sebep oldu.
Evlerimizde geçirdiğimiz süreç içinde evimizin ve işyerimizin; çevremiz, sağlığımız, ruh halimiz, ekonomimiz, psikolojimiz, aile içi iletişimimiz, ikili ilişkilerimiz kısacası hayat tarzımız için ne kadar önemli olduğunu düşündük mü acaba?
Bu süreçte evimizin döşenmesinden boya rengine, mekanların ufaklığından büyüklüğüne, kullanım şeklinden aydınlatmasına, enerji verimliliğinden ısı ve ses yalıtımına, mekan içindeki akustikten çöp atımına, kullanım şekline varıncaya kadar ne kadar önemli olduğunu belki şimdi yeni anladık. Eğer evlerimizde devamlı kalmasa idik belki bunlara dikkat etmeyecek ve düşünmeyecektik.
***
Çünkü oturduğumuz evi sadece uyumak için kullanmaya başlamış, birbirimizden kopmuş ve robotik bir yaşam şekline dönüşerek insani ilişkiler, aile kuramı ve değerlerden uzaklaşmış farkına varmamıştık. Şimdi, geçirdiğimiz bu süreçte şaşkınlık içinde kaldık ve ne yapacağımızı nasıl davranacağımızı bilemez olduk.
Hep acı tecrübeler ile test ediyoruz kendimizi.
Yeni dünya ve yaşam tarzında artık, yapılacak planlamalarda, binalarda, kentsel dönüşüm çalışmalarında bunları düşünerek hayata geçirme zorunluluğu ortaya çıkmıştır ki, bu esasında daha önceden de yapılmalıydı.
***
Yeni dünya ve yaşam tarzında şehirleri ve binaları planlarken artık şunlara dikkat etmek zorundayız:
– Doğal afetlere dayanıklı,
– Kullanım alanlarının yaşam kültürümüze uygun olması,
– Kullanabileceğimiz ve rahat edebileceğimiz eşya yerleşimine uygun planlama,
– Gün ışığının ve güneşin yaşam alanlarına girmesine,
– Isı, ses ve su yalıtımına dikkat edilmesine,
– Enerji verimliliği standardına uygun malzeme ve şartlarının sağlanmasına,
– Akıllı ev sistemi, akıllı binaların ve şehirlerin olmasına,
– Sosyal ihtiyacı karşılayacak alanların olmasına,
– Ulaşım güzergahlarının yakınlığına,
– Aile büyüklüğüne ve yaşam şekline uygunluğuna,
– Çöp depolama ve atık sistemin olmasına,
– Okul, hastane, Pazar yeri, spor alanları vb. gibi sosyal alanların olmasına,
– Kullanım alanların akustiğine ve boya rengine,
– Havalandırma ve filtre sistemlerinin olmasına,
– İklimlendirme sisteminin olmasına,
– Doğal hava ihtiyacını karşılayacak gerekli büyüklükte teras ya da balkonların olmasına,
– Bina veya site girişlerinde steril mekanların oluşturulması ve bu alanlardan girilmesine,
– Konutların ve iş yerlerinin ihtiyacı karşılayacak depo alanlarının olmasına,
– Aydınlatma ve ısınma ihtiyaçlarını karşılamak için alternatif enerji sistemlerinin olmasına,
– Kendi enerjisini kendi üreten yenilenebilir enerji sisteminin olmasına,
-İnsan hayatı çok önemli olan su ihtiyacının alternatif sistemlerle karşılanmasına,
– Mahalle kültürü ve beşeri ilişkileri güçlendirecek planlamalar olmasına,
– Küresel ve ülkesel tehlikelere karşı, uzun süre kalınabilecek, her türlü ihtiyacı ve toplu korunma ihtiyacını karşılayabilecek alanların olmasına,
– Akıllı cadde, sokak ve şehirlerin olmasına dikkat etmeli.
Tüm yapılanmamızı, sağlığımızı ve ekonomik düzenimizi, ekonomik kalkınmayı da bu paralelde yeniden revize etmek mecburiyetindeyiz.
Ama, en önemlisi ÖZÜMÜZE, BİZİ BİZ YAPAN DEĞERLERİMİZE sahip çıkarak.