Doğa ve binalar gerekli mesajları bize vermesine rağmen maalesef biz toplum olarak bu ikazları anlamamaya çalışıyoruz.
Deprem kuşağında olmamıza rağmen ve hatta bu süre zarfında deprem kendini unutturmamak için ara ara kendini hatırlatarak diyor ki:
“Ben devamlı sizleri sallayacağım. Bu nedenle binalarınızı dayanıklı hale getirin.”
Bir taraftan da binalarımız diyor ki:
“Bakın ayaklarım artık taşımıyor. Bu nedenle damarlarımdaki kan yetersiz ve ağrı yapıyor. Cildim artık çatlamaya başladı. Ben yaşlandım. Beni artık yenile.”
Bizler ne yapıyoruz? Bu kadar mesaja ve yaşadığımız acılara rağmen kafamızı kuma gömerek görmüyoruz, duymuyoruz. Bu aymazlığın bize çok kötü sonuçlar çıkaracağını da aklımıza getirmiyoruz.
Doğa ve bina daha ne yapsın? Defalarca hatırlatıyor, devamlı söylüyor: “Durumunuz iyi değil” diye.
Bir gerçek var ki unutmamalıyız, depremler olacak ve riskli binalarımız da hasar görecek.
İşte Zeytinburnu’nda hiç deprem yokken bina olduğu yerde çöktü. Allah’tan önceden boşaltma imkânı oldu ve can kaybı yaşanmadı. Yani binayı boşaltma zamanı olmasaydı veya kısıtlama zamanına denk gelmeseydi de pazar kurulu olduğu ve insanların sokakta olduğu bir zamanda olsaydı, bugün çok daha vahim olayları konuşacaktık.
Bu nedenle artık kafamızı kumdan çıkaralım, gözlerimizi açıp görelim, kulaklarımızı kapatmaktan vazgeçip açalım ve duyalım. Kendi can ve mal güvenliğimiz için gerekli tedbirleri ve çalışmaları yapalım.
Mal canın yongası ama can olmadan mal hiçbir işe yaramıyor. Evet kolay değil! Daha fazla üzülmeden belki biraz zorlanacağız ve sıkıntı çekeceğiz ama bu durumu çözmeliyiz. Çünkü binalarımızı güvenli hale getirmekten başka çaremiz yok.
Buradan devlet yetkililerine ve belediyelere sesleniyorum…
Mutlaka binalar yıkılıp can kayıpları yaşandıktan sonra mı kentsel dönüşüm çalışmalarına ve binaları yapmaya başlayacaksınız?
Bu acıları ve kayıpları yaşamadan neden el atıp hızlandırmıyoruz?
Vatandaşlarımız da mutlaka sürece dahil olmalı. Devletin vatandaşlara sağladığı imkânlar genişletilmeli ve düşük faizli kredi imkanları tanınmalı. Ayrıca belediyeler de alan bazlı dönüşümlerle süreci hızlandırmalıdır.
Zirâ olası bir Marmara depreminde yaşayacağımız çok büyük kayıpların, Türkiye ekonomisini zora sokabilme riski bulunuyor.