Belediyelerin İmar Kanunu’nu geçen hafta hatırlatmıştık ve demiştik ki:
(Madde 39-Bir kısmı veya tamamının yıkılacak derecede tehlikeli olduğu Belediye veya Valilik tarafından tespit edilen yapıların sahiplerine, tehlike derecesine göre bunun izalesi için Belediye veya Valilikçe 10 gün içinde tebligat yapılı. Yapı sahibinin bulunmaması halinde binanın içindekilere tebligat yapılır. Onlar da bulunmazsa tebligat varakası tebliğ yerine kaim olmak üzere tehlikeli yapıya asılır ve keyfiyet muhtarla birlikte bir zabıtla tespit edilir. Tebligatı müteakip süresi içinde yapı sahibi tarafından tamir edilerek veya yıktırılarak tehlike ortadan kaldırılmazsa bu işler Belediye veya Valilikçe yapılır ve masrafı yüzde 20 fazlası ile yapı sahibinden tahsil edilir. Alakalının fakruhali tevsik olunursa masraf belediye veya valilikçe bütçesinden karşılanır. Tehlike durumu o yapı ve civarının boşaltılmasını icap ettiriyorsa mahkeme kararına lüzum kalmaksızın zabıta marifeti ile derhal tahliye ettirilir.)
Süreç takip edilmeliydi… Mal sahiplerince gerekli çalışmaların yapılmadığı gözlenmeliydi. Yapılmadıysa yasaya göre belediye veya Valilikçe gerekli tahliye işlemlerini yapmalıydı.
Maalesef hâlâ bunun gibi binlerce riskli yapı olup ve tapuya Riskli Bina Tescil işlemi kesinleşmiş bu binalarda oturan vatandaşlarımız var. Yasaya göre tahliye etmeleri gerekirken, vatandaşlarımız da duyarsız davranmaktadır.
***
Böyle durumları ilgili belediyeler ve mülki idare takip etmeli, hâlâ süresi içinde tahliye etmeyenler var ise elektrik, su, doğalgaz kesim işlemleri yapılmalı ve kolluk güçleri vasıtası ile tahliyeleri gerçekleştirilmelidir.
Tabii ki bunu yaparken de vatandaşı mağdur etmeden ve vatandaşın güvende oturabilecekleri alternatifleri de mümkün olduğunca sağlamalıdırlar.
Bunun yanı sıra vatandaşlarımıza 6306 Sayılı Yasa’nın yani “Kentsel Dönüşüm Yasası’nın”, onların anlayacağı şekilde tüm haklarının ne olacağı aynı zamanda süreçle ilgili çok net anlatılması gerekmektedir. Kentsel dönüşümün neden, niçin, ne amaçla yapıldığını, yapılan çalışmaların can ve mal güvenliğini tehlikeye sokan mevcut yapı ve çevrenin daha güvenli ve sağlıklı bina ve çevreye kavuşmak amacıyla yapıldığını, rant getirici değil, hizmet ve sağlıklı alanlar için yapıldığının tüm verileriyle anlatılması lazım.
***
Diğer taraftan vatandaşlarımız da bu bilgiler ışığında hakkından fazlasını talep edemeyeceğini anlamalıdır. Kentsel dönüşüm çalışması yapan ilgili idarelerin bu anlamda süreçte problem yaratan değil, problem çözmek isteyen tavrını sergilemelerini öneriyorum.
Vatandaşlarımız öncelikle şunu bilmelidir ki, hiçbir kurum veya özel şirket eski binayı yıkıp yerine bedelsiz olarak kimseye bedelsiz bina yapmaz. Bu nedenle de yapılacak olan çalışmalarda kendi bütçesini kendi içinden çıkaracak sistemler yaratılmalı ve bu sistemlerde de vatandaş destek vermeli, ayrıca vatandaşlarımızın da hakkından fazlasını talep etmemeleri gerekmektedir.
Eğer bina sahibi kendi binasını yenilemek isterse, devletin sağladığı imkanları iyi bilmeli ve süreci mutlaka konusunda tecrübeli kurumsal firmalarla götürmelerinde fayda vardır. Nasıl hastalandığımızda veya bir ağrımız olduğunda doktora gidip muayene ve gerekli tahlilleri yaptırıyorsak, öncelikli olarak mutlaka 1999 yılından önce yapılan binalarda oturan vatandaşlarımız da mutlaka oturdukları binalarının risk analiz raporlarını yaptırsınlar. Can güvenliğimiz için bu çok önemli olup, “Bana bir şey olmaz” diye rahat davranmasınlar.
Son cümle olarak, her şeyden önce bizlerin, toplum olarak “zihinsel dönüşümü” mutlaka gerçekleştirmeliyiz.