Kentsel dönüşüm bina yenilemekten ziyade akıllı ve çevreci bir şehrin kurulmasına da imkan tanıyor. Dijitalleşen çağla birlikte evler de akıllanmaya başladı. Akıllı evler kullanıcısına süreç içerisinde konfor, güvenlik, kullanım ve maliyet unsurlarında destek sağlıyor. İşte kentsel dönüşüm akıllı evlere imkân tanıyarak, değişen iklim koşullarına karşı minimum enerji kullanılarak maksimum koşulları sağlıyor. Kuraklığın kapımızı çalmaya başladığı bir dönemde yapılacak kentsel dönüşüm çalışmalarında enerjiyi etkin bir biçimde değerlendirmek durumundayız. Eğer bu verimliliği yakalayamazsak, enerji kesintileri ve yüksek maliyetler kaçınılmaz olacaktır.
Farkında olmayabiliriz ama dünyadaki enerji kullanımının büyük kısmı binalara ayrılıyor. Bugün, binalar enerji tüketiminde yüzde 40’lık bir paya sahip ve yapılan araştırmalara göre şehirleşme böyle devam ederse, bu oran yüzde 60’lara varacaktır. Artık binalar güneş başta olmak üzere çevresel faktörleri etkin kullanarak kendi enerjilerini kendileri üretebilmelidir. Milyonlarca metrekareyi bulan çatılarımız atıl bir şekilde duruyor. Güneşi bol olan bir coğrafyada yaşadığımıza göre atıl olan bu çatılardan da enerji elde etmeliyiz. Kentsel dönüşüm çalışmalarında kendi enerjisini kendi üreten yapılar yapılarak, hem kullanıcı enerji için daha az para ödeyecek hem de milli ekonomiye katkı sağlanmış olunacaktır. Ayrıca, kanalizasyon atıklarından arıtmalardan termik ısı elde ederek sıcak suyla seralarımızı, evlerimizi, iş yerlerimizi ısıtabiliriz.
2030 yılında su kıtlığının olacağını bilim insanları sürekli anlatıyor ve gitgide de su kaynaklarımız azalıyor. Değişen iklim şartları ve küresel ısınmadan kaynaklanan nedenlerden dolayı yapılacak olan kentsel dönüşüm çalışmalarında bu konular da ele alınmalı ve çözümler getirilmelidir. Bunu bir örnekle açıklamak gerekir ise bugün İstanbul’da yaklaşık 1 milyon 600 bin yapı bulunup, İstanbul’da ortalama kişi başı su kullanımı 200 litre civarındadır. İstanbul’a yıllık ortalama 827 kg/m2 yağış düştüğüne göre, İstanbul’da yapılacak olan kentsel dönüşüm projeleri çalışmaları ve diğer alanlarda yapılacak olan çalışmalarda çatılardan ve çevreden gelen yağmur suları belirli depolarda ve alanlarda toplanabilse, İstanbul’un su ihtiyacının yaklaşık yüzde 27’si karşılanmış olacaktır. Bu model çalışma tüm Türkiye’de uygulandığında ise su ihtiyacımızın tümünü karşılayabiliriz.
İnsan yaşamı için çok önemli olan su ihtiyacımızı bile kentsel dönüşüm çalışmalarıyla çözebiliriz. Şehirlerimizde maalesef yağmur suyu drenaj hattı olmadığından açık dere niteliğinde olan cadde ve sokaklardan sularımız denizlere akmaktadır. Bizler ancak yağmur ve kar yağışı sonrası barajı dolduracak sularla ihtiyacımızı karşılamaya çalışıyoruz. Yağmur ve kar yağmaz ise barajlar SOS verecek -ki veriyor- taşıma su ile çözüm bulmaya çalışıyoruz. Yer altı kaynaklarımızı hoyratça kullanmadan doğanın verdiğini akılcı projelerle daha verimli kullanabiliriz.
Esasında atalarımız, bizden daha akıllı ve daha çevreci ki bu işi geçmişte çözmüş. Eski evlerin girişlerinde taşlık dediğimiz bölümde su sarnıçları bulunurdu. Çatıdan gelen yağmur suları bu sarnıçlarda biriktirilir ve buradan kullanım yapılırdı. Eski tarihi yapıları incelediğimizde yer altı şehir su sarnıçları da aynı mantıkla yapılmıştır. Yerebatan sarnıcı, Binbirdirek sarnıcı gibi.
Parsel bazlı yapılacak olan binalarda bile belirli metrekarenin üzerinde olan çatı alanına ve çevreye sahip alanlara yağmur depolama alanları ve yenilenebilir enerji sistemleri zorunlu kılınmalıdır. Belediyelerimiz mevcut binalara yağmur ve çevre sularını depolamak için maliklere portatif su depoları ve tanklar vererek katkı ve teşvik sağlamalıdır. Su savaşlarının olacağı dönemlerden bahsederken, biz su kaynaklarını hoyratça kullanıyor ve ecdadımızın yaptığına da sahip çıkamıyoruz. Bugünden önleyici ve yapıcı tedbirleri alarak kaynakların verimli kullanılmasına da katkı sağlayabiliriz.