Ya şehirlere kimlik katacağız, ya da kimliksizliğimizle yok olacağız…
Kimliksiz şehirlerin mutsuz insanları olamayız!.. ***
Nedir kentsel dönüşüm? Binalara dozer dayayıp birkaç ayda yenisini dikmek mi? Dairelerin metrekare hesaplarının derinliklerinde kaybolmak mı, ya da sadece “depreme nasıl dayanıklı olur” düşüncesini temel alıp diğer hayati hususları uygulamamak mı?
Yeni ama, daracık cadde ve sokaklara sıfırlanmış devasa binalar! Ne yeşil alanlar oluşturulmuş, ne de artan araç sayısı ve nüfus dikkate alınarak alt yapı yenlenmiş,yeterli otoparklar, asfalt yollar genişletilmiş. Lüks görünümlü daireler; mevcut nüfus oranımızla yetmeyen cadde ve sokaklar ile birlikte, önümüzdeki 100 yıl daha “kaos garantili” teslim olanaklarıyla satışa sunuluyor. Emsal oranlarının arttırılması ile birlikte bir araya toplanacak binalardan arta kalan arsaların kamu yararına yeşil alana dönüştürülmesi gerekirken eski – yeni yıkılan binaların yerine daha yüksek katlıları dikiliyor. Peki, kentsel dönüşüm ya da “dönüşümeme” nereye gidiyor?
NİHAT ŞEN’DEN KADIKÖY LİFE’A ÇOK ÖZEL AÇIKLAMALAR…
Kentsel dönüşüm sürecine yönelik Mimar Nihat Şen’in kapısını çaldık. Tecrübeli mimar, ciddi uyarılarda da bulunarak Kadıköy Life’a şu açıklamaları gerçekleştirdi;
BUGÜNÜN SORUNLARI, YARININ SORUNLARI OLMAMALI…
Birleşmiş Milletler istatistiklerine göre, 1950’lerde dünya nüfusunun sadece %29’u şehirlerde yaşarken bugün 2015’li yıllarda %52’ye çıktı. Sürdürülebilir bir arazi yönetimi ve kullanımı ile uyumlu imar plan ve uygulamalarına ihtiyacımız var. Bilindiği gibi imar uygulamaları, bir mülkiyet düzenlemesidir. Kentsel dönüşüm ise özellikli bir imar uygulamasıdır.
İmara aykırılığın en iyimser tahminle, %50 civarında olduğu söylenebilir. İmar yasa ve yönetmeliklerinin de bir bütünlükten yoksun olması ve sık sık değiştirilmesi başka bir sorundur. Bu süreçte doğru adımlar eksiksiz atılmalı; bugünün sorunları, yarının sorunları haline getirilmemelidir.
MÜLKİYET SORUNU ÇÖZÜLMEDEN KENTSEL DÖNÜŞÜM BAŞARILI OLAMAZ…
Kentsel dönüşümü başarmak için öncelikle mülkiyet boyutunun ele alınarak irdelenip tartışılması, mülkiyet ve mülkiyet hakkı ve onların kullanımı irdelenerek ülkemize en uygun ve modern çözüm altlıklarının hazır hale getirilmesi gerekmektedir. Mülkiyet olmadan, mülkiyet düzenlenmeden, mülkiyete ilişkin hukuksal ve hak sahipliği çözümlenmeden bu işin yapılması olanaksız ve çözüm olduğuna inanamazsak, kentsel dönüşüm hepimizin bildiği yap-sat ya da yık-sat mantığına dönüşür.
6306 sayılı Kanun bir taraftan riskli alanların dönüştürülmesini hedeflerken, diğer taraftan da imar affı getiriyor. Yani kendi içinde bile uzlaşmaz çelişki içindedir. Ülkemizde, kar için rant için, kentsel dönüşüm adıyla mahallesinden sürülen yoksul insanlar, inşaat çılgınlığıyla güneşi, parkları, ağaçları çalınan kentliler çözüm bekliyor.
Ülkemizde kentsel dönüşüm konusu sorunlu bir alandır. Toplum, ‘Kentsel Dönüşüm’ uygulamalarına yeterince güven duymamaktadır. Bunu gizlemek, görmezden gelmek ya da sorunları görüyormuş da çözüyormuş gibi yapmak kökünden yanlıştır.Bu nedenle,sorunların giderilmesi ve ihtiyaçlara cevap veren stratejilerin geliştirilebilmesinde’Kentsel Dönüşüm’sürescinde rol alan bütün aktörlere,tüm kamu kurum ve kuruluşlarına, belediyelere büyük sorumluluklar düşmektedir.
1940’LI YILLARDAN SONRA ŞEHİRLER KİMLİKLERİNİ TAMAMEN KAYBETTİ…
Şöyle bir geçmişe baktığımızda, şehirlerimizde maalesef 1940’lardan sonra kimliksiz, felsefesiz, hudutsuz bir gelişim görüyoruz ve şehirlerimiz, metropollerimiz adeta birer nekropole dönüşmüş durumda. Osmanlı şehir kimliği yeni yüzyılda hemen hemen yok olmuş ve yeni bir kimlik doğru düzgün üretilememiştir.
Bu sebeple Türkiye’nin artık yeni bir kentsel Rönesans dönemi başlatması, şehircilikten mühendisliğe, mimarlığa geçilmesi zamanıdır. Bütünleşik kentsel geliştirme stratejileri hazırlanmalı ve ulusal arazi kullanımı stratejisi gibi yeni stratejileri de hep birlikte, oluşturmalıyız.
TÜM YAŞAMSAL DEĞERLER İLE BİRLİKTE DÖNÜŞMELİ…
Ekonomik açıdan yaşam standartlarında artış imkânı sağlayan şehirleşme, küresel ısınma, çevre kirliliği ve doğal kaynakların azalması gibi sorunları da beraberinde getirmektedir. Bu doğrultuda ekonomik ve ekolojik dengenin gözetilerek insan yaşamının gereksinimi olan yeşil alanların, doğal çevrenin yer aldığı bir kapsamda şehirlerimizi oluşturmalıyız. Şehirlerimizin yapılanmasında, kentsel dönüşüm hamlesinin planlama bağlamında bütüncül olarak değerlendirilmesi ve uygulamaların sonuçlarının ele alınması ve takip edilmesi önem arz etmektedir.
Sadece bina düzeyinde bir kentsel dönüşümden ziyade sosyal boyutu ile birlikte yaşam kalitesini arttıran, kaynakları etkin kullanan ve uzlaşmacı bir anlayış ile planlama ve kentsel dönüşüm ilişkisini kuran bütüncül bir dönüşümdür.
DOĞA VE İNSAN TEMEL ALINMALI…
Kentlerimizdeki insanlar beton yığınları ile asfalt yüzeyler arasında, çaresiz bir şekilde sıkışmış kalmışlardır. İnsanlar arasında “uçurum” diye nitelendirilebilecek bir gelir farklılaşması da olmuştur. Kentsel dönüşüm aceleye getirilmeden, yık-yapa indirgenmeden, insan odaklı yürütülmesi gereken bir süreçtir.
Finansmanı olmayan, fizibilitesi yapılmayan; yani yapılabilir, edilebilir olmayan, geniş bir uzlaşı sağlanamamış projelerin ilan edilmemesi kamuoyu ile paylaşılmaması yerel yönetimlere olan güveni arttıracaktır.
Devlet, anayasal görevlerinden biri olan sağlıklı, güvenli ve yaşanabilir kentler kurmak için doğal varlıkları, ekolojik, tarihi ve kültürel toplumsal değerleri koruyan, yaşatan ve geliştiren bir arazi kullanımı ve yerleşim politikası temelinde bütüncül planlama yaklaşımı ile çevreyi gözeten, dönüşüm alanlarında yaşayanların ihtiyaçlarını göz önüne alan, insanı ve insanca yaşamayı hedefine koyan bir planlama süreci acil olarak aslında başlatılmalıdır. Atılması gereken adımları ise şu şekilde öngörüyorum;
Sağlıklı ve yaşanabilir bir kentsel çevre oluşturulabilmesi için kent planlama disiplini içinde geliştirilmiş olan tüm planlama ilkeleri, kuralları ile mühendislik ve mimarlığın bilimsel-teknik gereklilikleri, disiplinin bir parçası olan kentsel dönüşüm uygulamaları açısından da vazgeçilmezdir. Bu nedenle geliştirilen tüm projelerde kamu yararı ilkesine ve mühendislik, mimarlık, planlama ilkelerine ayrımsız biçimde uyulmalıdır.
1- Kentsel dönüşüm alanı ilan edilmeden önce kentsel yenileme, kentsel sağlıklaştırma gibi hangi müdahale biçiminin uygulanacağının belirlenmesi için öncelikle deprem, yapı niteliği, taşkın, heyelan vb. risk alanındaki alanlar, yapı güvensizliği olan ve eskimiş kent bölgeleri doğal, tarihi, arkeolojik, kültürel niteliğe sahip alanlar, kent kimliği açısından önemli alanlar olarak belirlenmelidir.
2- Kentsel dönüşüm uygulamalarında fiziksel, sosyal ve ekonomik açıdan sağlıklı ve yaşanılabilir bir çevre oluşturulabilmesi amaçlarının bütünsel olarak gerçekleştirilebilmesi için öncelikle sürece katılacak tüm aktörlerin yer aldığı örgütlenme biçimi oluşturulmalı ve finans kaynakları tarif edilmelidir.
3- Geliştirilen projelerde toplumsal, fiziksel, doğal, çevresel ve ekonomik koşullar birlikte ele alınmalı; proje alanlarına yönelik planlama kararlarına, kent bütünlüğüne yönelik kararlardan koparılmamalı, ayrıştırılmamalı; üst ölçekli plan kararlarına aykırı uygulamalardan kaçınılmalı; projeler, başta ulaşım kararları olmak üzere çevresel etkileri analiz edilerek, kent planı ile bütünleşmiş olarak ele alınmalıdır.
4- Dönüşüm, sağlıklaştırma ya da yenileme öngörülen alanlar kentin gelecekteki niteliğini belirleyen planlarıyla uyumlu plan ana kararlarını gözeten bütüncül bir bakış açsına sahip olmalı ve planlama, programlama, projelendirme ile parasal konulara dair süreç çözüm uygulama araçlarıyla bir bütün olarak ele alınmalıdır.
5- Dönüşüm projesine konu olan alanların yeniden yapılanmasında konut alanlarının sağlıklı bir yaşam alanı niteliğine kavuşması için sosyal ve teknik alt yapı tesisleri ile çalışma alanlarına yönelik kararlar birlikte ele alınmalı, kentsel ve sosyal donatılar insanca yaşama şartlarını sağlayacak standartlara uygun olarak geliştirilmeli, teknik alt yapısının ve sosyal donatı tesislerinin konutlarla eş zamanlı biçimde kullanıma geçmesi sağlanmalıdır.
6- Kentsel dönüşüme konu edilen alanlar ve yapılar açısından tüm tarihsel birikimi ve kültürel zenginliği ortadan kaldıracak yıkım ve yeniden yapım dışındaki seçeneklerle koruma, yenileme, iyileştirme, güçlendirme ve canlandırma seçeneklerinin öncelikle araştırılması, tartışılması ve kararlaştırılması sağlanmalıdır.
7- Dönüşüm projelerinde kentleri ve kırsal alanları estetikten yoksun, kimliksiz hale getiren yerel kimliği ortadan kaldıran tek tip mekân üretiminden vazgeçilmeli, kentsel mekânı parçalayan ve ayrıştıran uygulamalara son verilmeli. Gereken yerleşimin bütününde, gerekse tek yapı ölçeğinde yerelin özellikleri, kırsal dokusu, tarihi ve kültürel birikimi ve özgünlükleri mutlaka korunmalı, özgün niteliği devam ettirecek toplumsal yaşam ve kültürel değerleri dikkate alan yaklaşım benimsenmeli, önceliklenmelidir.
8- Dönüşüm projeleri hiçbir koşulda tarihi ve kültürel değerlere zarar vermemeli, bu niteliğe sahip alanlarda gerçekleştirilecek dönüşüm projeleri, tarihi ve kültürel mirasın korunması ve geliştirilmesi çabasının bir parçası olarak ele alınmalıdır.
9- Yenileme, sağlıklaştırma ve dönüşüm süreçleri şeffaf olmalı, karar süreçleri ilgili toplum kesimleriyle paylaşılmalı, sürecin tamamında projeden etkilenen toplum kesimlerinin bilgiye kolayca erişebilme olanağı yaratılmalı, bu kapsamda dönüşüme konu olan sakinlerin sosyal açıdan zarara uğramaması ve yerinde dönüşüm ilkesi en önemli hedeflerden biri olmalıdır.
10- Projelerin uygulanması hiçbir koşulda yaşamları açısından sosyal ayrışmaya, toplumsal kırılmaya, sosyal bir yıkıma neden olmamalı, kent hakkı, kentli hakkı, konut dokunulmazlığı ve barınma hakkı ilkeleri kiracıları da kapsayacak biçimde kamusal güvence altına alınmalıdır.
11- Dönüşüm projelerinden etkilenen tüm kesimlere, ayrımsız biçimde, projenin başlanmasından sonuçlanmasına dek güvenli ve sağlıklı yaşam olanaklarına sahip geçici iskan olanakları yaratılmalı ya da günün koşullarına uygun kira yardımı yapılmalıdır.
12- Proje alanında yaşayan ve projeden etkilenen mevcut konutundan daha küçük, daha niteliksiz, daha düşük sınıfta konut verilmemeli, diğer yandan bu amaçla yapılacak düzenlemeler haksız borçlandırma gerekçesi olarak da yansıtılmamalıdır.